Artık Denizli'de 4 senedir falan eşcinsel buluşma gerçekleştirmiyoruz. Bunun sebebi muhafazakar siyasi süreç falan değil; BİLİNÇSİZ EŞCİNSELLİK. Çünkü Türkiye'de eşcinsel haklarını dönüştürecek bir bilinçlilik yok. Bu da toplumun genel yapısıyla alakalı. Toplumun genel bakış açısı nasılsa, eşcinsellerin bakış açısı da paralelinde. Yani toplum ne kadar homofobikse, eşcinseller de o kadar homofobik. Yani kendileri eşcinsel olmalarına rağmen, cinsle yönelimleriyle barışık değiller. Oysa geneli değiştirecek olan, eşcinsellerin mağduriyetlerinin dışa vurumu ve tepkiselliği olacaktır. Yıllar geçse de Türkiye'de değişen bir şey olmuyor. Çünkü Türkiye genel anlamda ileriye gitmiyor. Son yıllarda homofobi iyice arttı. Hatta homofobi, iktidarın kitlelere ayar verdiği hassas noktalardan biri haline getirildi. Ne zaman sıkışılsa, eşcinseller "aile düzenimizi bozan sapkınlar" diye nefrete hedef gösterildi. Onur yürüyüşleri artık yapılamıyor, üniversitelerde gökkuşağı bayrağı öğrencilerin tutuklanması için gerekçe gösteriliyor vesaire... Aslında bütün bu olanlar eşcinselliği tescilleyen, varlığını barizleştiren şeyler ama bunları artıya dönüştürecek bir eşcinsel potansiyel yok ne yazık ki... Bakalım önümüzdeki süreç nelere gebe?
Denizli Gay
vesaire
31 Aralık 2023 Pazar
6 Ocak 2019 Pazar
Eşcinselliğin izini bu sefer İran ve Roma'da sürüyoruz!
31 Aralık 2018 Pazartesi
Yeni yılı Denizli Gay olarak ev partisi yaparak geçirdik!
Yeni yılı Denizli Gay olarak ev partisi yaparak geçirdik!
Huzur içinde, kavgadan gürültüden uzak pozitif bir enerjiyle dingin bir şekilde evde geçirdiğimiz Yılbaşı gecesi, unutuşmaz Yılbaşılarımızdan biri oldu...
3 Aralık 2018 Pazartesi
Heteroseksist bir toplumda doğal bir kimlik tanımı ne kadar
Bugün "Bülent Ersoy"luğun ne olduğunu tartıştık. Bülent Ersoyluk geçmişte eşcinsel olup, bedeniyle barışamadığı için erkek bedeninden kurtulmaya çalışıp, cinsiyet kimliğini ürolojik organlar üzerinden ifade etme çabasıdır. Bakınız, biz kişinin ister doğuştan olsun, ister heteroseksizmin homofobisinden dolayı olsun kendini nasıl-hangi cinsiyette veya hangi cinse karşı duygusal veya bedensel ne hissettiğinin derdinde değiliz; insanın kimliğini doğduğu bedende ifade edememesnin ne olduğunu ve nedenini tartışıyoruz. Bu, kişinin psikolojisi ve de heteroseksizmden başka ne olabilir? Hepimiz Bülent Ersoyuz, hepimiz Zeki Müreniz, hepimiz Küçük İskender, Murathan Mungan, vesaireyiz. Bakınız içinde yaşadığımız cinsiyetçi sistemin homofobik ayrımcılığı, kşilerin kendilerini tanımlama zorunluluğu kılıyor. Direnemeyenler de arada kalamıyor ve kendilerine bir yol seçiyorlar bedensel transfer gibi. Gerçekte sadece eşcisnellik var, heteroseksülelik dışında cinsel yönelim olarak ve eşcinsellik de zaten kişinin kişilerin doğduklarında bedenlerine atanan cinsiyet kimlikleri dışında bir cinsel yönelimlerinin olması demekten başka bir şey değildir. Transseksüelliği gerçek ilan etmek bir homofobidir, bir eşcinsellik karşıtlığıdır. "Siz" kendini eşcinsel olarak tanımlayanla, transseksüel olarak tanımlayanların farklı fuygular içersinde olduğunu mu sanıyorsunuz? Tek farkı, birisi doğasıyla barışık, birisi doğasına düşmen. Bu kadar!
Not: Bulaşmasın kimse eşcinselliğimize! Özellikle LGBTİ güruhu!
25 Kasım 2018 Pazar
En top-lantılar Denizli Gay'de!
Hiç ara vermedik toplantılarımız. sadece geçen yıl bir hafta ara vermiştik. Dünyanın en istikrarlı toplantılarını Denizli Gay yapıyor diyebiliriz.
Dünyanın en sıcak, en samimi, en pozitif, en sevgi dolu, en saygı dolu toplantılarını da Denizli Gay'de...
24 Eylül 2018 Pazartesi
Denizli Gay bildiği şekilde devam ediyor yoluna!
Eşcinselliğe dair olan hareketleri ise elimden geldiğince raporlamaya çalışıp, sayfalarımdan kendi bakış açıma göre formüle edip duyurmaya çalışıyorum ve duyurmaya çalışacağım. Bloğumda yazılarımda bahsettiğim gibi de, Türkiye'de eşcinselliğe dair gelişen bir hareket olmayacağı için, bunu politikleştirmeye çalışmakda çok manasız kalıyor. Çünkü eşcinsellerimizin böyle bir derdi yok. Onlar cinsiyet kimliği üzerinden heteroseksizme dahil olarak varoluş mücadelesi içersindenler. Eşcinseller dernekleri de bu talepler-cinsiyetçi varoluşlar doğrultusunda bir hareket içersindeler zaten.
23 Eylül 2018 Pazar
Hepimiz lubunyayız ama hepimiz aynı lubunya değiliz!
Bir #transseksuel düğününde eşcinsel notlar!
Trans arkadaşımız evlendi gayri resmi de olsa geleneksel düğün usullerine uygun olarak. Kına gecesi yapıldı ve bir gece kulübünde düğün olarak da gerçekleşti. Sadece devletin memuru yoktu; onu da kalplerine attıkları imza ile daha güvenceli hale getirdiler. Ben burada düğünün ayrıntılarına girmeyeceğim. Çünkü ben heteroseksüel olsaydım da düğünler çok anlam taşımazdı benim için. Geleneksel anlaşmalar neyin emniyetidir ki; sevginin mi, aşkın mı? Kültürel anlaşmalarla sahip veya ait olabilir miyiz birbirimize? Gönülden bağ olduktan sonra yulara ihtiyaç.var mıdır? Ama arkadaşlarımızın gayri resmi de olsa birbirlerine olan sevgilerini tanıdıklarına ilan etemeleri hem güzel, hem de kendilerinin bileceği bir şeydi. Olayın politikleştirilmesi taarftarı falan değilim ben; çünkü heteroseksizme heteroseksistçe ders veremeyiz; ancak onu iktidarının tescilleyebiliriz en fazla.
Ben olay aracılığula eşcinsel dünyaya bakış açımı ifade etmek istiyorum buluşmayla. Evlenen trans, arkadaşım olmasaydı, böyle bir ortama davet edilmeyeceğim gibi, ben de gitmek istemeyebilirdim. Kısa ve net olarak, özetle; bir eşcinsel olarak, eşcinselliğin trans boyutuyla ayrı dünyaların insanlarıyız. Transseskeüllik denilince cinsiyet ve cinsellik göze çarpıyor. Herkes memesiyle kadınlığını yarıştırıyor resmen. Varoluş şekilleri kadınlık ve cinsellik sadece. Hareketlerin her bir saniyesinde vücudun parçalarıyla feminen figürler seyrediyoruz; kırıtmalar, kırılmalar, işveler, cilveler, saç savurmalar, kelimeleri lastik gibi uzatmalar ve her bir hareketin üzerine seks etiketi yapıştırılıyor; cinsiyet-cinsellik, cinsyet-cinsellik, cinisyet-cinsellik ve hayat bu şekilde devam edip gidiyor onların dünyasında. Eşcinsel evlilikler de cinsiyet kimliğinin bir ifadesi değil miydi?
Toplam 30-35 kişi var ise her bir gecede kına ve düğün gecesi olmak üzere; sadece iki kişiyle konuştum. Birisi reel olarak görüştüğüm bir gey arkadaşım ve diğeri de genellikle face'den yazıştığım trans arkadaşım. Haa bir de düğün gecesi iki mülteci arkadaş vardı konuştuğum... Ben onların-transların veya trans gibi yaşayan eşcinsellerin ötekisiydim; çünkü ben onların-heteroseksizmin çizdiği cinsiyet kalıplarına zerre kadar uymuyordum. Çünkü dediğim gibi sadece cinsiyet ve cinsellik olduğu için onların dünyasında, kendimi heteroseküsel dünyaya daha yakın hissettim. Çünkü heteroseksüel dünyada cinsiyet ve cinsellik dışında da bir hayat var. Trans arkadaşım dedi ki, "rahat ol ayol, hepimiz lubunyayız.". Bu lafı duymak çok güzeldi. Haa, dedim, sonunda ne olduğumuzu bilen ve tarif edebilen biri çıktı. Öyle değil miydi ama; kendimizi hangi kalıplar içersinde tanımlarsak tanımlayalım, hepimiz eşcinseldik, hepimiz geydik, hepimiz lubunyaydık... Ama bir farkla; çünkü cinsiyet ve cinsellik dışında da bir eşcinsllik vardı.
Trans arkadaşımız evlendi gayri resmi de olsa geleneksel düğün usullerine uygun olarak. Kına gecesi yapıldı ve bir gece kulübünde düğün olarak da gerçekleşti. Sadece devletin memuru yoktu; onu da kalplerine attıkları imza ile daha güvenceli hale getirdiler. Ben burada düğünün ayrıntılarına girmeyeceğim. Çünkü ben heteroseksüel olsaydım da düğünler çok anlam taşımazdı benim için. Geleneksel anlaşmalar neyin emniyetidir ki; sevginin mi, aşkın mı? Kültürel anlaşmalarla sahip veya ait olabilir miyiz birbirimize? Gönülden bağ olduktan sonra yulara ihtiyaç.var mıdır? Ama arkadaşlarımızın gayri resmi de olsa birbirlerine olan sevgilerini tanıdıklarına ilan etemeleri hem güzel, hem de kendilerinin bileceği bir şeydi. Olayın politikleştirilmesi taarftarı falan değilim ben; çünkü heteroseksizme heteroseksistçe ders veremeyiz; ancak onu iktidarının tescilleyebiliriz en fazla.
Ben olay aracılığula eşcinsel dünyaya bakış açımı ifade etmek istiyorum buluşmayla. Evlenen trans, arkadaşım olmasaydı, böyle bir ortama davet edilmeyeceğim gibi, ben de gitmek istemeyebilirdim. Kısa ve net olarak, özetle; bir eşcinsel olarak, eşcinselliğin trans boyutuyla ayrı dünyaların insanlarıyız. Transseskeüllik denilince cinsiyet ve cinsellik göze çarpıyor. Herkes memesiyle kadınlığını yarıştırıyor resmen. Varoluş şekilleri kadınlık ve cinsellik sadece. Hareketlerin her bir saniyesinde vücudun parçalarıyla feminen figürler seyrediyoruz; kırıtmalar, kırılmalar, işveler, cilveler, saç savurmalar, kelimeleri lastik gibi uzatmalar ve her bir hareketin üzerine seks etiketi yapıştırılıyor; cinsiyet-cinsellik, cinsyet-cinsellik, cinisyet-cinsellik ve hayat bu şekilde devam edip gidiyor onların dünyasında. Eşcinsel evlilikler de cinsiyet kimliğinin bir ifadesi değil miydi?
Toplam 30-35 kişi var ise her bir gecede kına ve düğün gecesi olmak üzere; sadece iki kişiyle konuştum. Birisi reel olarak görüştüğüm bir gey arkadaşım ve diğeri de genellikle face'den yazıştığım trans arkadaşım. Haa bir de düğün gecesi iki mülteci arkadaş vardı konuştuğum... Ben onların-transların veya trans gibi yaşayan eşcinsellerin ötekisiydim; çünkü ben onların-heteroseksizmin çizdiği cinsiyet kalıplarına zerre kadar uymuyordum. Çünkü dediğim gibi sadece cinsiyet ve cinsellik olduğu için onların dünyasında, kendimi heteroseküsel dünyaya daha yakın hissettim. Çünkü heteroseksüel dünyada cinsiyet ve cinsellik dışında da bir hayat var. Trans arkadaşım dedi ki, "rahat ol ayol, hepimiz lubunyayız.". Bu lafı duymak çok güzeldi. Haa, dedim, sonunda ne olduğumuzu bilen ve tarif edebilen biri çıktı. Öyle değil miydi ama; kendimizi hangi kalıplar içersinde tanımlarsak tanımlayalım, hepimiz eşcinseldik, hepimiz geydik, hepimiz lubunyaydık... Ama bir farkla; çünkü cinsiyet ve cinsellik dışında da bir eşcinsllik vardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)