12 Ağustos 2017 Cumartesi

Emrivaki biraz lüks kaçar eşcinsellerimize!


İnsanların anlayamadığı bir şey vardı o bilindik anlamdaki yaşamaı içselleştirdikleri ve buna inandıkları için... Bilindik anlamdaki yaşam da nasıldır..? İnsanların eline bir rehber verilir şu şekilde yaşayacaksınız diye, insnalar da doğru yaşamın o olduğunu sanır... Örnek erkeklik, kadınlık gibi... İnsanlar sanırım egemen yaşam formülü üzerinden bir çözümleme yapmaya çalışıyor; çözüme gidememelerinin sebebi de bu olsa gerek. Bir tarafta çıkarcı ve dayatılan bir yaşam, bir tarafta kendilerini alamadıkları hamurları-yapıları-DNA'ları, doğaları... İnsanların inanmadıkları şey işte hayatın ta kendisi. Karşılarında bir gerçek var ve bundan şüphe duyuyorlar biraz önce anlattıklarımdan dolayı, kendilerine dayatılan ve kendisini doğrulayamayan formülden dolayı. Canlılar, insanlar da hayatın-doğanın bir parçasıdır ve en doğru ve faydalı şey, içlerinden geldiği gibi yaşamalarıdır katışıksız. Ben buna innanırım, bunu söylerim. Zaten kapılarını doğasına kapatmışlara bir şey anlatmaya da gerek yok. Çünkü onlar hayatı yaşamlarına misafir edecek olsalar, bunu birileri demeden de yapabilirler bilgi çağında. Kapalı inançlar çok radikal olabiliyor ve onları esnetmeye çalışmak münakaşalarla neticelenebiliyor pozitif enerji ortamını negatife dönüştüren. İnsanlara bilgi verilmeli ama almak istemiyorlarsa da sosyolojik evriminlerini kendi kendilerine, canları yana yana tamamlaması beklenebilir. Hatırlatma yaparsın ama psikolojisi öyle kumanda ediyorsa akışına bırakılabilir. Bazıları da hayatı hep hüsran zanneder, ışığı göremez, ne bileyim belki de görmek istemez. Sürekli hayattan şikayet edenlere, sürekli intiharı düşünenlere, sürekli umutsuz ve karamsar bir şekilde yıkıcı olanlara ne kadar yardımcı olunabilir tartışılır bir konu. Mesela bazı eşcinseller vardır sürekli cinsel anlamda tecavüze maruz kaldıkalrından bahseder. Doğru mudur bilinmez. Bunun üzerinden karanlık bir dünya kurarlar. Hep bunu anlatırlar gözyaşları içinde çevrelerine. Tek konu onlar için hayatın acımasızlığıdır, kötü kaderleridir ve paralelinde hiç umutları yoktur geleceğe dair. Çamurdan çıkarsan bile, fırsatını bulur bulmaz o melankolik dibe bırakırlar kendilerini keyifle. Orada mutlu oluyorlar sanırım. Bazıları negatiflikle beslenir; öyle bir şey olsa gerek. Bu tarz kişiler tecavüze uğramasalar bile dert yanmak için kendilerini tecavüze uğrattırıp gene negatif enerji yaymaya devam ederler. Doğu kültürünün birincil özelliğidir karamsarlık, melankoliklik, yas tutmak, sürekli hayatla kavga etmek vesaire... Güneşi boldur doğunun ama umutları yeşertecek ruh yoktur. Bütün çölleri özgürlük mavisine boyasan bile bunalar gene kara delik ararlar kendilerine. Benzetmelerim çok abartılı ve acımasız oldu biliyorum ama doğu kültürlerinin eşcinselleri de ne yazık ki böyle oldukları için, eşcinsel hakları falan çok ucube kalır bunlar için. Bunlara eşcinsel haklarını resmi evraklarla teslim etsen bile, heteroseksistçe yaşamak için cart diye yırtarlar özgürlük tapularını. Çünkü homofobiktirler. Heteroseksüelin homofobiği anlaşılabilir de, eşcinselin homofobiğini anlamak ancak psikolojik rahatsızlıkla açıklanabilir. Ben oldum olası fikirsel değişimlerle özgürlüklere kavuşulacağınan inanmışımdır. Bir insanın fikrini değiştiremiyorsan, zikrini değiştiremezsin. İletişim çağında da iletişim kurmak isteyen, facebook'ta kolileşecek partner bulabiliyorsa, kendisine lazım olacak bilgiyi de bulabilir eğer o bilgiyi kullanmak, dönüşümünü sağlamak istiyorsa. Yanlış anlaşılmasın transseksüel dönüşümden bahsetmiyorum, düşünsel dönüşümden bahsediyorum. Ama eşcinsellere toplumsal cinsiyet rolleri kodlanmışsa çocukluktan itibaren, yapıları da koşullanmayı aşamayacak derecedeyse, haklar için eşcinsel hareketinin dönüşmesini beklemek fazla iyiniyetlilik kaçar. Onlar o içselleşmeyle ister eşcinsel olarak yaşasınlar, ister transseksüel olarak gene doğalarına aykırı biçimde heteroseksistçe yaşarlar. Çünkü bir araya gelmeler de bu doğrultuda oluyor ne yazık ki; yani düşünsel anlamda mekansal paylaşımlar bile kadınlık ve erkeklik ekseninde oluyor. Bu yerinde saymalar da bana, pardon ama eşcinsel hakları hareketine hakaret gibi geliyor. Bugüne kadar bir araya gelmelerimiz bizi çoğaltmış olabilir bazı konularda... Mesela özgüvenimiz artmıştır yalnız olmadığımız konusunda, eşcinsel olmanın yanlış bir şey olmadığını anlamışızdır, sohbetlerimiz terapi mahiyetinde ruhlarımıza iyi gelmiş olabilir, vesaire... Benim, 3 yıllık reel tecrübemden sonra, eşcinsel hakları hareketi olarak bir şey yapılabileceğine dair hiç inancım kalmadı bu erkek egemen kültürde. Aslında baskılar itici güç olarak bir fırsattır ama bizim eşcinsellerimizin bahanesi oluyor pusukmak için homofobi. O yüzden çağrıya dayalı bir araya gelmelerimizi geçen hafta sonlandırdık. Artık talebe dayalı ve de arkadaşlar arası toplanma şeklinde geçecek hafta sonu buluşmalarımız. Eşcinsel ruhu diri tutmak için kapılar hiç kapanmayacak ama değerlendirmek isteyenlere. Emrivaki biraz lüks kaçar eşcinsellerimize çünkü!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder